30 Mayıs 2008 Cuma

ÇİKOLATA SOSLU KAKAOLU KEK


TARİF;



  • 3 yumurta

  • bir buçuk bardak şeker

  • bir bardak yoğurt

  • yarım paket kakao

  • bir vanilya

  • bir kabartma tozu

  • aldığı kadar un

önce yumurta ile şekeri çırpıyoruz.sonra diğer malzemeleri karıştırıp tekrar çırpıyoruz. ve kare bir borcama döküyoruz. 180 derecede pişiriyoruz.

ayrı bir yerde toz halinde satılan çikolata sosunu pişiriyoruz.(ben bir bardak süt bir bardak su ile pişirdim.bu şekilde bitter çikolata tadı oluyo sosumuzda)

ve sosumuz sıcakken kekin üstüne döküyoruz.

soğuyunca dilimleyip servise hazır bir hale getiriyoruz.

bu tarifide keyifli mutfağım bloğunun sahibi arkadaşımızın yaptığı PDÇS 24 etkinliğine yolluyorum

KISIR ve BULGUR YE ETKİNLİĞİ


kısır yapmayı bilmeyen yoktur heralde....

o yüzden sadece resmini koymak istedim.zaten kısırı nasıl yaparsan yap her şekilde güzel oluyo.
aslında resim güzel çıkmadı .biliyosunuz hala kendime bir makine alabilmiş değilim.

derya arkadaşımın bulgur ye etkinliği için yolluyorum bu resimi.aslında bulgurdan ne güzel tarifler çıkar ortaya ama ben kısırdan başka birşey bulamadım. çünkü bulgur deyince ilk aklıma gelen kısır oluyo. çook sevdiğim için heralde......

28 Mayıs 2008 Çarşamba

TOMBUL SİMİTLER



simit atrifini elma şekeri arkadaşımda gördüm. dün bende yapıyım dedim ama benimkiler tombul tombul oldular.(biraz sahibine benzedi benim simitler)


ama tadı enfestii. mutlaka deneyin.


tarif;


  • birsu bardağı ılık su

  • bir su bardağıılık süt

  • bir su bardağı sıvı yağ

  • bir paket yaşmaya

  • bir kilo kadar un

  • bir çay bardağı şeker

  • biraz tuz

  • pekmez

  • susam

pekmez ve susam hariç bütün malzemeleri yoğurup hamurumuzu sıcak bir yerde dinlendiriyoruz. hamur mayalanınca simitlerimize şekil veriyoruz.cevizden büyük kopardığımız hamuru önce elimizde uzun ince bir hale sokuyoruz. sonra ikiye katlayıp kıvırıyoruz ve uclarını birleştiriyoruz.


son olarak sulandırdığımız pekmeze ve susama bulayıp tepsiye diziyoruz..


birazda tepside mayalandırıp pişiriuoruz....AFİYET OLSUN


bu tarifte papatya68 arkadaşımızın yaptığı poğaca etkinliğine gitsin.


bunlarda aynı hamurdan poğacalar.hamurum çoktu ve bende geriye kalan hamurdan bu yuvarlak poğaçaları yaptım. aynı şekilde pekmeze batırdım. yumurta falan sürmedim


çok değişik bir lezzet oldu. çok lezzetliydi.

ÇİLEK REÇELİ


İLK DEFA KENDİM ÇİLEK REÇELİ YAPTIM. HEP ANNEM YAPARDI AMA BU SENE BEN KENDİM YAPIP ÖĞRENMEK İSTEDİM.

aslında hiç te zor değilmiş. çilekleri ayıklayıp yıkadım ve tencereye koydum. üstlerini kapatacak kadar şeker döktüm . ve bir gün buzdolabında tencerenin ağzı kapalı olarak sakladım. sonra tencereyi ateşe koydum ve zaten o kendi kendine pişti. piştiğini anlayınca limon suyu sıktım bir kaşık kadar.. ve kapattım altını..

eğer bir daha yaparsam hiç karıştırmam çünkü karıştırdığım için köpükler üstünde kalmadı ve içine karıştılar. .üstünde kalmış olsalardı pişince alırdım onları.

ama herşeye rağmen muhteşem oldu bence. ilk denemem rağmen.

şimdi bu reçeli lama nın annemim yemekleri etkinliğine gönderiyorum. nede olsa reçel yapmak anne işidir.

23 Mayıs 2008 Cuma

DAMLA ÇİKOLATALI MUFFİN


dün aldığım silikon muffin kalıplarımı denemek için bugün muffin yaptım.
aslında yapmak istediğim bir kaç tane muffin tarifi vardı ama ben kendi kafama göre yapmak istedim.ve sabah erkenden geçtim mutfağa.

önce dolaptan yumurtalarımı çıkardım ve ...

iki neskafe fincanı dolusu şekerle 3 yumurtamı çırptım..


gene aynı fincan dolusu yoğurdumu ve sıvı yağımı ekleyip ve tabii 75 gr erimiş margarini de ekledim .çırpmaya devam ettim....


sıvı malzemeleri çırpma işim bitince bir çay bardağı nişasta ve 4 çay bardağı unumu kabartma tozumu ve vanilyamı ekleyip.. çok az daha çırptım..


en son damla çikolatalarımı da içine koyup.muffin kalıplarımı yağladım.(aslında biliyosunuz silikonları yağlamak gerekmiyor ama ben ilk defa deneyeceğim için nolur nolmaz diye çok az yağladım)


içlerine çırpılmış malzemeleri kaşıkla yarılarına kadar doldurdum.


fırın ızgarasının üstüne yağlı kağıt serdim ve kalıplarımı yağlı kağıdın üstüne yerleştirdim.


o kadar güzel piştiler ki.. oturdum onları seyrettim .


çok güzel olmuşlardı. ben bu silikonların devamını da alıyım. memnun kaldım.


öyle markası ne diye sorarsanız bilmiyorum. normal bir dükkandan aldım. öyle piyasadkiler gibi de çok pahalı değiller..


benbu akşam haftasonu için şileye gidiyorum. bir kaç gün buralarda yokum.gitmeden size bu güzel tarifi yollamak istedim.

HERKESE İYİ HAFTASONLARI DİLİYORUM................

22 Mayıs 2008 Perşembe

ÇİLEKLER


BU ÇİLEKLER KÖYDEN GELDİ.BURDAN ALDIĞIMIZ HORMONLU ÇİLEKLERE BENZEMİYO. HEM TADI DA TATLI MI TATLI.



BUYRUN ALIN SİZDE BAKIN TADINA.BUYRUN BUYRUN!

21 Mayıs 2008 Çarşamba

FIRIN POŞETİNDE TAVUK VE PATATES


tavuk yıkanır....

ayrı bir kapta bir orta boy soğan rendelenir.içine bir tatlı kaşığı salça,bir tatlı kaşığı ketçap,kekik karabiber tuz eklenip karıştırılır.
patatesler yuvarlak doğranır.
tavuk ve patatesler soğanlı harcımızın içine konur .harcımızın tavuğun her yerine sürülmesi sağlanır..
fırın poşetimizin içi hafif unlanır ve tavuk ve patatesler poşete yerleştirilir.
2oo derece ısıtılmış fırında resimdeki gibi kızarana kadar pişirilir.
su ve yağ koymanıza gerek olmuyor..
afiyet olsun.
not;şablonumu değiştirdim.nasıl olmuş sizce?

19 Mayıs 2008 Pazartesi

KUSURSUZ PASTA


BU TARİFİ PORTAKAL AĞACIN TARİF DEFTERİ FORUMUNDAN ALMIŞTIM.
Uzun zamandır denemek istiyorum.dün annemle babam şileden minik torunlarını görmeye geldiler. bende onlar için yaptım bu tatlıyı.
bu arada bebeğin adı mehmet fatih oldu.

tarif;
önce
3 yumurta-3 fincan şeker-3 fincan un-1 kabartma tozuyla kekimizi çırpıp pişiririz.kekimiz soğur

sonra
2 bardak şekeri teflon tencerede eritiriz karamel rengini alınca 2 bardak su ilave ederiz. kaynatırız.şerbetimizi bir iki dakika soğutunca soğuk kekimizin üzerine dökeriz.

daha sonra
1 litre süt-2 kaşık un -2 kaşık nişasta ile kremamızı pişirirz(ben bu kremayı çok beğenmedim.isterseniz kendi bildiğiniz bir krema yapabilirsiniz. bu biraz ince oluyo) kremamızı da şerbetli kekin üstüne döküyoruz

ensonunda da
kremşantimizi tarifine göre hazırlayıp.soğumuş olan kremamızın üstüne dikkatlice süreriz. isteğe göre süsleyebilirsiniz. ben krem şantinin üstüne damla çikolata koydum.

bu tatlının tadı biraz ekmek kadayıfını andırıyor. bayağa güzel bir tadı var .

not; bu işlemler yapılırken kekimizi borcamdan hiç çıkartmıyoruz..ve bir gece dolapta bekletince daha güzel oluyo.

porselen demlik çay saatinin ev sahipliğini yapan derya arkadaşıma kolaylıklar diliyorum. ve bu tarifimi etkinliğe yolluyorum.
Posted by Picasa

18 Mayıs 2008 Pazar

yer sofrasında kahvaltı


Niye kahvaltı bu kadar önemli? Çünkü günün üç öğününden ilkidir ve vücudu bir makina olarak kabul edersek devreye sokulması kahvaltı ile başlar. Vücut uyurken sürekli çalışmaya devam eder, gün içerisinde alınan enerjiyi sabaha kadar tüketebiliriz. Bu nedenle gün içinde harcadığımız enerjinin anahtan kahvaltıdır. Kahvaltı; demir, fosfor, kalsiyum ve protein açısından gerçek bir kaynaktır. Uyanır uyanmaz gereksinim duyulan tüm besinleri karşılayıp, büyük işler başarmak için vücudu tümüyle hazır hale getirir.

Güne kahvaltısız başlandığında; yorgun, stresli ve kontrasyon bozukluklarının yaşandığı keyifsiz bir gün davet edilir. Kahvaltı yapılmadığında, saat 10-12 arasında vücuttaki enerjide büyük bir azalma olur. Buda kas kasılması, kontrolden yoksun bir sinir sistemi, baş dönmesi, açlık duygusu ve uyuşukluğa neden olur.


Kahvaltı sayesinde saat 10:00'dan itibaren vücut fonksiyonları eksiksiz çalışır. Kahvaltıda alınan besinlerle hücrelerde azalan kan şekeri dengelenir. Kahvaltı müthiş bir enerji kaynağıdır. Karbonhidratlardan ekmek, mide bağırsak sisteminin çalışmasını kolaylaştırır, sindirim sorunu yaratmaz, açlık duygusunu bastırır. Türk mutfağında kahvaltıda genellikle B vitamini eksikliği görülür. B1 vitamininin en iyi kaynağı buğdaydır. Ancak buğday da temizlenirken % 30 kayıp olur. Zaman zaman mısır gevrekleri bu eksikliğin giderilmesini, yanında tüketilen süt ve peynir ile kolaylaştırabilir. B1 vitamini, besinlerden alman karbonhidratın enerjiye dönüşmesini sağlar. Depresyon ve zihinsel yorgunluğu engeller

eşim mutfakta yemek yemeyi pek sevmediği için. ben genelde sofralarımızı böyle yer sofrasında hazırlıyorum.

bu yer sofrasında pazar kahvaltısını kahvaltı şenliğine göndermek istiyorum.arkadaşıma beni bu etkinliğe davet ettiği için çok teşekkür ediyorum

17 Mayıs 2008 Cumartesi

MANTAR VE MAKARNA VE.......KÜÇÜK BEBİŞİMİZ DOĞDU

bugün yani gece 12 den sonra abimin bir oğlu oldu.3 yaşındaki hale'miz abla oldu.allah analı babalı büyütsün.
çok küçücük....
çook tatlı...
bir an önce sağlıkla ve huzurla büyüsün inşallah.....

gelelim tarifimizeee


mantarları bi güzel yıkarız ve doğrarız..

soğanı yemeklik doğrayıp tencereye alırız..

sıvıyağda kavrulunca....

küp küp doğradığımız domatesleri..tavla zarı büyüklüğünde doğradığımız patataesleriii

vee mantarları.

sırasıyla kavururuz..tuzunu da ekleyip

ve suyunu da ekleyip pişiririz

ayrı bir yerde tenceremize su koyarız

sıvıyağ ve tuz da koyup kaynatırız

makarnamızı koyarız suyun içine ve (bilindik makarnalardan biraz değişik olarak)suyunu çekene kadar pişirirz.birazda karabiber ekleriz.

makarnamızı tabağımıza alırız

üstüne de mantar sotemizi alırız.ve afiyetle yeriz


tadına doyamayız..




ben bu yemeği bildiğimiz kültür mantarıyla yaptım. ama bizim oralarda bir mantar vardır ki tadına doyulmaz.


işte bu mantarlardanı kendim bizzat dağdan büyük bir arayış sonunda bulmuştum. resimi arşivlerimden buldum sizin için. bu mantarların çok değişik isimleri var..ama inanılmaz güzel lezzetleri var.. birde gelincik mantarımız varkii insan sevmekten pişirmeye kıyamıyor.aynı gelincik çiçeği gibi kıpkırmızı. onu bulmak bayağa bir zor olduğundan tabii ben bulamamışım.


not;fotoğraf makinem hala bozuk olduğu için resimlerimi webcam ile çekiyorum. o yüzden görüntü biraz bozuk oluyoo.bende mecburen picasa da, adam etmek için bayağa bi uğraşıyorum)

16 Mayıs 2008 Cuma

FIRINDA ET (LENGER)





LENGER

yapı bakımından farsca'da "buyuk,geni$ tepsi" anlamındaki "langar" kelimesinden gelen ve ozellikle dogu karadeniz $ehirlerinde * yapılan patates,et,biber,domates,soganla birlikte fırınlarda pi$irilen bir ce$it yoresel yemek

YÖRESEL YEMEKLER GİBİ BECEREMESEMDE BEN DE LENGER YAPTIM. AMA BEN PATATES KATMADIM.

önce soğanı domatesi ve eti kavurdum tencerede
sonra tepsiye alıp. suyunu döktüm.. fırında kapağı da kapalı olarak bir saatten fazla pişti.
çok ta lezzetli oldu.
tabii baharatlarını unutmayın.ben biberiye ve kekik kattım

bence eti pişiriken böyle pişirin. hem tadı lezzetli oluyo. hemde hem tenceredeki gibi suyunu

çabuk çekmediği için ikide bir su eklemek zorunda kalmıyorsunuz.

14 Mayıs 2008 Çarşamba

KOLAY PİZZA




kolay ama bir o kadar da lezzetli....

hamuru;
bir paket yaşmaya
bir çay bardağı sıvı yağ
iki çay bardağı ılık su
bir çorba kaşığı yoğurt
bir çorba kaşığı margarin
dört bardak un
tuz

unun ortasını havuz gibi açıp içine mayayı ve ılık suyu koyup karıştırın ,diğer malzemeleri de karıştırıp yoğurun ve hamuru mayalanmaya bırakın.
hamur mayalanınca tepsiye biraz margarin sürün ve hamuru yayın

üstüne;
sulandırılmış ketçap dökün
sucukları dizin
sosisleri dizin
zeytinleri dizin
ve
fırına verin
pizzamız pişince çıkartmadan 5 dakika önce rendelenmiş kaşar peynirini dekoyup fırında 5 dakka daha tutup çıkartın ve servise hazır

'pizzaa pizzaaa' diye tutturan kızıma ve kardeşime balkonda cola ve rus salatası eşliğinde sundum.
yerken parmaklarınıda yemelerinden korktum......

bu tarifide porselen demlik çay saati etkinliği 23 için yayınlıyorum.beni etkinliğe davet eden derya arkadaşıma teşekkür ediyorum

böğürtlenli ve vişneli dondurma


canlarım bir iki gün yoğunluğumdan dolayı internete giremedim. sizin sayfalarınızı ziyaret edemedim. ama inanın aklım hep buralardaydı.en büyük hobim oldu blogum benim için. tarif yayınlamak, arkadaşlarıma yorum yazmak,tariflerine bakmak,resimlerini görmek bana ayrı bir zevk veriyor.inşallah bu hobim geçmez de yıllarca bu blog işini sürdürebilirim.

iki üç gün boyunca yoğun bir şekilde bahar temizliği yaptım.temizliğimin arasında çok yorulduğumu hissettiğim bi anda aklıma dondurma geldi.. vee tabi girdim mutfağa dondurma yaptım.. tabii soğumasını beklemem gerekiyodu hemen yiyemedim ama olsun.donunca yedim. tadı enfes olmuştu...

tarif şöyle ;

• 1,5 su bardağı pudra şekeri
• yarım bardak böğürtlen,çeyrek bardak vişne
• 1 kutu krema
• 1 su bardağı yoğurt

• böğürtlen ve vişneyi derin bir kaba koyup içerisine pudra şekerini ekleyip 30 dakika bekletiyoruz.
• Kremayı mikser ile 2-3 dakika çırparak yoğurdu ilave edip çırpmaya 1 dakika kadar daha devam ediyoruz.
• meyveli karışımı ekleyip 1 dakika daha çırpıyoruz.
• Üzerini streç film ile kapatıp derin dondurucuda yarım gün bekletip servis yapıyoruz.


bence çocuklarımıza içinde ne olduğu belli olmayan dondurmaları yedirene kadar evde kendimiz yapıp güvenle yedirebiliriz.hem kendimiz içinde iyi bir atıştırmalık oluyo. özellikle dondurma sevenler her zaman dondurucularında bulundurabilirler


10 Mayıs 2008 Cumartesi

zeytinyağlı yaprak sarması


bu yapraklar tazecik. daha yeni bahara merhaba demişler.dallarından tazecik yaprakları koparmış annem. yollamış, çocuklarım yesin diye.

tabi bende hemen mutfağa girdim. yaprakları önce yıkadım.sonra sıcak suya daldırıp çıkarttım.

ayrıyeteen;
pirinçler şeçilir yıkanır
soğanlar soyulur rondodan geçirilir.
tencereye soğanlar ve zeytinyağı konur ve kavrulur
domates,salça konur ve pirinçler konur iyice kavrulur
nane maydanoz tuz isteğe göre baharatlar konur.ve çok az su dökülür.
suynu çekince(yani pirinçler tam pişmemiş oluyo.)ocaktan alınır.

e tabii sonra yaprakları bi güzel sararız. elimizden geldiğince incecik sarmaya çalışırız kii göze de hitap etsin.
ben tencereye koyarken sırayla dizmektense gelişigüzel koyuyorum.çünkü sıra sıra dizince pek güzel pişmiyo. aralarda biraz aralık kalınca daha iyi pişiyor.sıcak suyu üstüne dökmeden önce biraz tuz serpiyoruz ve kaynamaya başlayınca zeytinyağı döküyoruz.suyunu çekince kapatıyoruz altını
ve afiyetle yiyoruz.

teşekkür ederim annecim. ayrıca anneler günün kutlu olsun annecim.
ve bütün annelerin anneler gününü kutluyorum.

BÜTÜN ANNELER MELEKTİR

9 Mayıs 2008 Cuma

pratik bilgiler






her zaman işinize yarayacak pratik bilgiler


• Mutfak eşyalarının üzerindeki etiket izlerini yok etmek için, üzerlerine mobilya cilası serpip yumuşak bir bezle silin

• Fırınınıza sinmiş kötü yemek kokuları için; yemek yapmadan önce fırınınızın ortasına yarısı sirke yarısı su ile doldurulmuş bir tava koyun. Fırınınızı birkaç dakika için ısıtın daha sonra soğumaya bırakın.

• Gömlek yakalarındaki kirleri gidermek için, gömleği makineye atmadan önce yaka kısmına sabun sürüp 15 dakika bekletin.

• Tutkal lekelerini çıkarmak için, sirke ile ıslatıp, bol su ile durulanmalıdır.

• Masanızın üzerine damlayan mumları çıkarmak için lekenin üzerine neft döküp 5 dakika bekleyin sonra nemli bir bezle silin.

• Ellerdeki soğan ve sarımsak kokularını giderebilmek için yapılacak en iyi şey, haşlanmış patatesle ovmaktır.

• Çay lekesi:
Pamuklu ve yünlülerde: leke taze ise, ılık suya batırılmış bir bezle ovulur.
Eskimiş ise, içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçası ile silinir.Ilık su ile çalkalanır.

• Bir yerdeki sigara dumanını yok etmek için hemen mum yakın

• Ütüde sararan elbise hemen oksijenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.

• Kuru bakliyatları bir gece önceden ılık suya koyun ve haşlarken içine biraz karbonat ilave edin

• Sürahinizin dibi kir tutmuş ise, içine bir avuç tuz ile sirke koyup çalkalayınız Tertemiz olacaktır.

• Buzdolabındaki nemi almak için, dolaba içi tuz dolu bir kap konur.

• Pişirdiğiniz kek kalıbından çıkmıyor ise, kabın altına ıslak bir bez yayarak biraz bekletin

• Konserve açıldıktan sonra cam kavanozda saklanırsa daha dayanıklı olur.

• Kristallerin ışıl ışıl parlaması için, yıkadıktan sonra durulama sırasında sirkeli suya batırın. Bu işlem kristalleri parlatacaktır.

• Sararan teflon tava ve tencerelerin içerisine bir miktar su ve birazda çamaşır suyu koyduktan sonra ateşin üzerinde kaynatın. İndirincede önce sıcak suyla daha sonra soğuk su ile iyice durulayın

• Parlaklığını yitirmiş bir sürahiye eski görünümünü kazandırmak için yarısına kadar yırtılmış gazete kağıdı doldurun, üçte birine de sıcak suy doldurup sıkı sıkı sallayın

• Dibi tutan tencereleri bir gece suda bekletin, tencere daha kolay temizlenecektir.

• Musluklarınızı temizlemek için bez yerine eski bir naylon çorabı tercih edin sonuç daha mükemmel olacaktır.

• karnı baharın haşlama suyuna bir miktar süt katarsanız kar gibi beyaz olduğunu, hem de kötü kokmadığı fark ederisiniz.

• Kullandığınız salçaların bozulmamasını istiyorsanız üzerini düzleyerek biraz zeytin yağı ilave ederek uzun süre saklayabilirsiniz.,

• Yumurta lekesini çıkarmak için önce soğuk suda bekletmeli sonra ılık sabunlu suda yıkamalısınız.

• Pirinç ve bakliyatların saklanması için cam kavanozları tercih edin.

• Balık kokusunu çıkarmak için yıkama suyunun içine bolca kahve telvesi atın.Sonra bolca durulayın.

• Rafadan pişireceğiniz yumurtaların çatlamaması için kabın içine fincan tabağı koyarsanız,çatlamasını önlersiniz.

• Domatesi kolay soymak için, bıçağın sırtıyla kabuklar, soyulacak yönün tersine sürtülür, veya kaynar suda bir dakika bekletilir.

• Patlıcanların acısını almak için, soyunca tuzlu suda bekletilir.

• Buzdolabından çıkardığınız yumurtanın akı ve sarısının birbirine karışmaması için hemen kırın.

• Sebzeleri tuzlu suda yıkamayı alışkanlık haline getirin. Tuzlu su sebzeleri daha etkili ve çabuk temizler.

• Sosislerin patlamasını önlemek için; fırın yada ızgaraya koymadan önce soğuk süte batırmanı yeterli olacaktır.

• Çaydanlığınızın içinde biriken kireç tortusunu temizlemek için, 15 dakika kadar içinde sirke kaynatın

• Taze ceviz lekesini elden çıkarmak içi, eller önce bir - iki dakika sirkeye batırılmış bir pamukla ovulur, sonra soğuk suyla ovulur ve yıkanır.

• Çamaşırdaki pas lekesi için lekenin üzerine limon damlatılıp ütülenir.

• Çikolata sosu hazırlanırken içine biraz kahve konursa tadı çok daha değişik olur.

• Kuş üzümlerini ayıklamak için, onları bir avuç unla ovuşturunuz ve kalın delikli bir süzgece atınız. Unla beraber çöplerde düşer.

• Zeytin yağı lekesini çıkarırken bir lokma ekmek içi yuvarlanıp lekenin üzerine gezdirilmelidir.

• Soğanların üzerine biraz un serpilirse kavururken kararmaz.

• Yemeğinizin tuzunu fazla kaçırınca tencereye birkaç parça çiğ patates atın, fazla tuzu çekecektir.

• Soğan soymaya başlamadan önce parmaklarınızı sirkeye batırırsanız, soğan kokusunun elinize sinmediğini göreceksiniz.

• Yumurtaları kolayca soymak için, kaynar sudan çıkardıktan sonra hemen soğuk suya tutulup biraz bekletilir.

• Evde ortaya çıkan karıncaları yok etmek için kahve telvesi kullanmanız iyi sonuç verecektir.

• Parlaklığını kaybeden çelik tencereler ısıtılmış sirke ile ovulup sonra iyice durulanır, ve bir bez parçası ile parlatırsanız tencereniz pırıl pırıl olur.

• Etleri limon suyu ile pişirirseniz hem çabuk hem de lezzetli olur.

• Mantar sotelenirken tencerenin kapağı açık olursa, hem mantarların suyunu vermesi hem de kararması önlenir.

• Süte biraz karbonat atarsanız hem çabuk bozulmaz hem de kolay hazmedilir.

• Ekmeğin küflenmemesi için ekmek kutusuna biraz tuz koymayı ihmal etmeyin.

• Pastaların daha gevrek olması için hamurun içerisine bir çay kaşığı tuz atın (tatlı - tuzlu farketmez)

• Bir kumaşı benzin yada başka bir leke çıkarıcı ile silmeden önce oldukça tuzlu bir su ile silerseniz leke çıkarıcı iz bırakmaz.

• Eğer örtünüze meyve suyu dökülürse hemen tuz serpin ilk yıkamada çıkacaktır.

• Ağız kokusu için kahve çekirdeği çiğneyin.

• Cam tencerede yemek pişirirken kapağın buharlaşmaması için iç yüzeyi limon kabuğu ile silinir.

• Teflon tavanızda oluşan lekeleri temizlemek için bir bardak suya iki çorba kaşığı karbonat ve yarım su bardağı sirke karıştırın. Bunu tavanızın içine dökün 10 dakika kaynatın.

• Lavaboyu temizlerken tuzla bastırarak silince hem iyi temizler hem de kokuları giderir.

• Uzunca bir süre kullanılmayan eski çaydanlıkların kötü kokusunu gidermek için içine bir parça kesme şeker koyun.

• Pilavınızı tekrar ısıtırken bir kabın içine su koyup bu kabın üzerine pilav tenceresi koyularak ısıtılırsa pilav taneli kalır tazeliğini muhafaza eder.

• Patates pişirirken suyuna bir kaşık sirke konursa hem rengi sarı kalır hemde daha lezzetli olur.

• Halının rengini canlandırmak için en son suyuna sirke konur.

• Çizik zeytin yağ ve limonla servis esilirse daha lezzetli olur.

• Sütü ocağa koymadan tencere soğuk suyla çalkalanırsa süt kaynarken dibine yapışmaz.

• Bulaşık suyunuza bir kaşık sirke katmakla bulaşıklarınızın daha kolay ve temiz yıkandığını göreceksiniz.

• Renkli gömlekler yıkanmadan önce iki saat sirkeli suda bırakılırsa renkleri canlı olur.

• Yoğurdu sulandırmak için tahta kaşıkla üstten almak gerekir.

• Elbiselerin fermuarları yıkarken bozuluyorsa makineye atmadan önce kapatılır.

• Kapılarınız veya çekmeceleriniz bir müddet sonra itsenizde çeksenizde kapanmaları zorlaşır. Kapınızın, çekmecenizin sürten kısmına vazelin sürün.

• Baş ağrısı için: Kahve çekirdeğine limon suyu sıkın yavaş yavaş yiyin. (Birkaç tane)

• Mantar kapaklı şişeleri yatık vaziyette saklamalısınız.

• Sarap şiselerinin mantarını tekrar şişeye geçirmek için: Mantarı kaynar suyun içine atın.

• İçkilere güzel tat ve görüntü vermek için: Buzu dondururken buz kabının içine kiraz, nane yaprağı, yeşil zeytin vs. koyup dondurun.

• Buz dondururken: Suyu kaynatın, soğuyunca buz kalıplarına koyup dondurun. Buzlar daha canlı kristal gibi görünür. Kaynamış suda oksijen azalır... Buda buzun mat görünmemesini sağlar.

• Dişlerinizi doğal temizleyin: Çileği ezin diş fırçanızın üzerine koyun diş etlerinize kompres yapın. Sonra dişlerinizi fırçalayın.

• Küçük yanıklar için: Temiz bir süngeri hafifçe ıslatın buzdolabınızın derin dondurucu bölümüne koyun. Yanmış yerin üzerine hafif hafif kompres yapın.

• Ağız kokusu için: Kahve çekirdeği çiğneyin.

• Arı, sivri sinek sokmalarına karşı: Kesme şekeri hafif ıslatın sokulan kısmın üzerine hafifçe bastırın zehir’i alır ve kaşınmayı şişmeyi önler.

• Fermuarlar sıkışırsa: Kurşun kalemle fermuar dişlerinin üzerini karalayın.

• Gözlük camları: Gliserin ile silerseniz buğulanmadığını göreceksiniz.

• Ayakkabılarınız ayağınızı sıkıyorsa: Bir bardak saf alkolü ayakkabınızın içine dökün. İyice derisine yedirin ve giyin. Derisi ayağınıza göre açılacaktır.

• Cam sil ile deri ayakkabılarınızı silmeyi hiç denediniz mi?

• Çiçekleriniz için, haşladığınız yumurtanın suyunu saksıya dökün.

• Gülleriniz boyunlarını bükerse, ilk önce sıcak suya sonra soğuk suya batırın.

• Sigara küllerini saksınıza koyarsanız yapraklardaki kurt böcek vs. yok edersiniz.

• Kapılarınızı vs. cila yaparken: Cila olmamasını istediğiniz yerlere vazelin sürün buralara cila taşarsa bile kuruyunca çok kolay çıkarabilirsiniz.

• Akü başları oksitlenirse cola sürerseniz oksitlenmeyi önlersiniz

• Fareleri kaçırmak için nane yağını bir karton parçasının üzerine sürün farelerin geldiği yere koyun.

• Boya fırçaları sertleşmiş ise kaynamış sirkeli suda bekletin yumuşadığını göreceksiniz.

• Elinize uhu yapıştırıcı bulaşırsa, asetonla silin

• Mangal ızgaranızı temizlemek zordur: Ilıkken cam sille temizleyin veya ılıkken nemli gazete kağıdına sarın bir müddet sonra sertleşmiş artıkların yumuşadığını göreceksiniz.

• Boya kokusunu gidermek için iki büyük baş soğanı soyup ikiye bölün suyun içine atın bunu da kokulu odaya koyun.

• Cam kırıklarını temizlersiniz fakat kıymıkları göremezsiniz bunu da temizlemek için ıslak pamuk imdadınıza yetişir.

• Ağzı dar şişe kavanoz temizlemek için biraz deterjan biraz su bir kasık pirinç çalkalayın

• Balık kokan tavayı limonla bir güzel ovalayın ve yıkayın.

• Kesik limonu nasıl saklarsınız: Küçük bir tabağa toz şeker serpin, kesik tarafı şekerin üzerine gelecek şekilde koyun iki hafta limon kurumadan saklanır.

• Ampülün üzerine biraz parfümünüzden sıkınız yakıldığında mis gibi kokar odanız.

• Patates haşlarken: Haşlama suyunun içine bir kaşık margarin koyun patateslerin vitaminlerini kaybetmemiş olursunuz. Aynı zamanda patatesler daha çabuk.

• Soyulmuş patateslerin kararmadan saklanabilmesi için: Saklanacak kabın içine su, bir tutam tuz koyun. Buzdolabında saklayın gerektiği zaman suyla yıkayıp kullanın.

• Pastaların daha gevrek olması için: (tatlı*tuzlu farketmez): Hamurun içine bir çay kaşığı tuz atın.

• Dereotonu saklamak için: Temiz bir havluya kaplayacak şekilde sarın, bu şekilde naylon torbaya koyup buzdolabına saklamaya bırakabilirsiniz.

• Tazeliği gitmiş pörsümüş yeşillikleri canlandırmak için: İki kaşık limon suyu karıştırılmış buzlu su dolu kabın içine koyun 1 saat buz dolabında bekletin.

• Yeşil sebzelere renk veren, klorofil maddesidir. Pişirdiğinizde sebzelerin bu yeşil rengi daha az kaybetmeleri için, önce bol buzlu suda bekleterek, klorofilin sabitleşmesini sağlayın.

• Soğanları kızartmadan üzerlerine biraz un serperseniz, kavururken kararmazlar.

• Börek üzerinin kızarması için üzerine yumurta sürülür, evde yumurta kalmamışsa, biraz yoğurdu bir yemekkaşığı yağla karıştırıp sürün, güzel bir renk olduğunu göreceksiniz.

• Yeşil salata ve marulun yapraklarını yıkadıktan sonra bıçakla keserek doğramak yerine, elinizle koparın. Böylece vitamin kaybını önlemiş olursunuz.

• Reçel yapacağınız meyvaları iyice yıkayıp kurulamalısınız. Karıştırırken mutlaka tahta kaşık kullanmalısınız. Şekerlenmeyi önlemek için limon tozu yerine, limon suyu kullanın. Kavanozlara koyduğunuzda iyice soğumadan ve üzerindeki hava kabarcıklarını kağıt havlu ile almadan kavonozun ağzını kapatmayın. Reçellerinizi serin ve karanlık yerde saklayın.

• Çikolata sosu hazırlarken içine koyacağınız bir tutam tuz, çikolata sosunun kokusunu daha da belirgin kılar. Çikolata sosun içine biraz kahve eklediğinizde, tadının çok değişik olduğunu göreceksiniz.

• Katı haşlanan yumurtaları kolayca soymak için, kaynar sudan çıkardıktan sonra hemen soğuk suya tutun ve bir süre soğuk suda bekletin. Su kabuğun gözeneklerinden girerek soymayı kolaylaştırır.

• Mantar sote pişirirken, tencerenin kapağını açık bırakırsanız, hem mantarların su koyuvermesini hem de kararmasını önlersiniz.

• Pişirip sakladığınız yumurtaları, çiğ yumurtalarla aynı yere koyuyorsanız, bunları ayırmanın en kolay yolu çiğ yumurtalar döndürdüğünüzde kolaylıkla dönmezken, pişmiş yumurtalar kendi ekseni etrafında rahatlıkla dönerler.

• Tavuk eti çabuk bozulan gıdalardandır. Son kullanıcı olan müşteriye ulaşıncaya kadar hijyenik ortamlarda saklanması bir zorunluluktur. Denetim altında kesildikten sonra bakteri üretimine yol açmaması için +40 C’ de saklanmalıdır. Tavuk eti müşteri tarafından satın alındıktan sonra buzdolabında en fazla 1 gün bekletilip tüketilmelidir. Derhal tüketilmeyecek ise,temizledikten sonra tavuk plastik folyoya sarılarak derin dondurucuda bekletilebilir. Bu şekilde dondurulmuş etler *180 C’ de 3 ay kadar saklanabilir.Ayrıca, tavuk eti tahta et tahtası üzerinde kesilmemelidir. Siyah etten farklı olarak mikro organizmalara karşı daha dayanıksız olan tavuk etininmermer veya plastik üzerinde kesilmesi gerekir.

• Yoğurttan daha fazla yararlanmak için suyunun atılmaması gerekir. Yoğurdun tüm vitamin ve mineralleri bu suda bulunmaktadır. Ayrıca, bu su yemeklere ekşi bir tat kazandırmak istenildiğinde de kullanılabilir.

• Satın alınıp buzdolabında saklanan yeşil sebzeler bir süre sonra canlılıklarının yitirirler. Tekrar canlı hale getirmek için ise, yıkanıp 10*15 dakike kadar 2 litrelik suya katılmış 1 yemek kaşığı limon suyunda bekletilmesi yeterli olacaktır.

• Ekmeğiniz durup dururken dolabında küfleniyorsa, ekmek kutusunu 15 günde bir sirkeli suyla silmek yeterlidir.

• Evinizde mayonez yaparken zeytinyağ yerine susam yağı kullanın. Mayonezinizin daha uzun zaman bozulmadığını göreceksiniz.

• Yeşil salatalık malzemelerinizi elinizle koparırsanız vitaminlerini öldürmezsiniz.

• Balık çorbası yaparken:S uyunun daha lezzetli olması için balıkları en az 45*60 dakika kaynatın. Baş ve kuyruk kısımlarının en lezzetli yerleri olduğunu unutmayın.

• Karnabahar pişirirken eve yayılan kokudan kurtulmak için pişirme suyuna bir parça tuz ve iki kaşık sirke ilave edip, suyun üzerinde köpük oluşumunu bekledikten sonra, içine sebzeleri atmayı deneyin. Evi saran kötü kokudan eser kalmadığını göreceksiniz.

• Mutfağınıza sinmiş kızartma kokusunu yok etmek için ızgaranın üzerine defne yaprağı, ada çayı yaprağı ve kekik yaprağı koyun.

• Sosislerin patlamasını önlemek için fırın ya da ızgaraya koymadan önce soğuk süte batırmanız yeterli olacaktır.

• Meyvelerin arasına serpiştireceğiniz herhangi bir türden yapraklar onları uzun süre taze tutacaktır.

• Nane, adaçayı ve çekilmiş cevizin pek çok yemekte kullandığınız beşamel sosa çok hoş lezzet kattığını biliyor muydunuz ? Fakat bu aromalı otları, sos pişip ateşin söndürülmesine yakın tencerenin içine ilave etmeye dikkat edin.

• Bayat ekmeği ince ince dilimleyin üzerine az miktarda süt serpin ve kızgın yağda bir yüzünü kızartın. Ters çevirip üzerine domates ve taze kaşar peyniri koyun. Peynirler erimeye başlayınca üzerlerine kekik ve karabiber serpip sıcak sıcak servis yapın.

• Sıkılmadan önce bir süre soğuk suda bekletilen portakalların daha fazla verdiklerini biliyor muydunuz?

• Tavuk etinizin daha yumuşak, daha güzel kokulu ve daha lezzetli olması için pişirmeden önce tavuğu yarım limon ile iyice ovalayın ve sonra tavuğun üzerine ve içine rendelenmiş limon kabuğu koyun.

• Portakalları sıkmadan önce yarım saat soğuk suda bekletirseniz sıktığınızda daha çok portakal suyu elde edersiniz.

• Sarımsakların daha çabuk ezilmesi için cam bir kavanozda ve buzdolabında saklamanız yeterli olacaktır.

• Patlıcan kabuklarını soyduktan sonra içine sirke ve çok az zeytinyağı konmuş suda bir süre haşlayın. Daha sonra istediğiniz küçüklükte dilimleyin ve pilav yaparken içine karıştırın.Göreceksiniz pilavınız çok leziz olacak.

• Fırınınıza sinmiş kötü yemek kokularını temizleyip yerine güzel kokular bıraksın diye satın aldığımız o pahalı ürünler istediğiniz gibi ferah bir koku bırakmıyorsa, size daha pratik ve ucuz bir önerimiz var. Yemek yapmadan önce fırınınızın ortasına yarısı sirke yarısı su ile doldurulmuş bir tava koyun. Fırınınızı birkaç dakika için ısıtın. Daha sonra soğumaya bırakın. Fırınınız umduğunuzdan da güzel kokacak.

• Eskilerin yöntemleri her zaman en iyi, en doğrudur. Bisküvilerin ve kurabiyelerin taze kalması için, teneke bir kaba koyun ve yanına bir avuç pirinç bırakın; bayatlama sorunu ortadan kalkacaktır.

• Elmanın faydaları bitmez. Lahana yemeği yaptıktan sonra evinize sinen ve pencereleri açsanız da çıkarmayı başaramadığınız lahana kokusundan kurtulmak artık çok kolay. Bir elmanın kabuğunu soyup lahanın pişme suyuna ekleyin. Hem koku çabucak yok olacak, hem de lahananın hazmı daha kolay olacak.

7 Mayıs 2008 Çarşamba

TUZLU KEK VE PDÇS 22


tarif

3 yumurta
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı yoğurt
yarım su bardağı ezilmiş beyaz peynir
1 kabartma tozu
2 su bardağı un
yarım su bardağı zeytin
2 tatlı kaşığı nane
5-6 dal dereotu
2 çay kaşığı tuz
susam
çörekotu


malzemelerin hepsi karıştırılıp çırpılır.en üste susam ve çörekotu serpilip 180 dereceli fırında 40 dakika kadar pişirilir



bu tarifimi PDÇS 22 etkinliği için yayınlıyorum
Posted by Picasa

Prof.Erkan Topuz’un kanserojen uyarıları

MAALESEF ÇOK ACI BİR GERÇEĞİMİZ VARKİ;

KÖYÜMÜZ NE KADAR GÜZEL OLSADA ,BU DİREK YÜZÜNDEN KANSER KÖYÜMÜZE DALGA DALDA YAYILMAKTA

BUNA KİM DUR DİYECEK?

2020 yılında dünyada 20 milyon insanın kanser olacağını vurgulayan Prof. Dr. Erkan Topuz, yiyecek-içecek maddelerinden, giyim kuşama ve temizlik malzemelerine kadar bir çok üründeki kanser tehlikesine dikkat çekti ve son derece önemli uyarılarda bulundu.

İşte Prof. Dr. Erkan Topuz’un açıklamaları:

-Yeni arabalarda çok güzel kokular vardır. İşte kanserojen! Çünkü arabaların içindeki tüm o plastikleri yapıştırmak için kullanılan yapıştırıcıların hepsi kanserojendir.

Tabiatta o kadar güzel yapıştırıcılar vardır ki... Mesela ipek böceklerinin salgısından elde edilen zamkın gücü başka hiç birşeyde yok. Midyeler, denizdeki demirle birleşerek taşa yapışıyor ve onu kopartamıyorsunuz. Korkunç bir yapıştırıcı gücü var. işte dünya yavaş yavaş bunlara dönmeli...

-Kuru temizleme işleminden geçen giysilerin üzerinde kanserojen madde kalıntıları vardır.

-İşyerlerinde bilgisayarlar açık, belki oda da televizyon var ve o da açık, cep telefonları da tabii yanımızda... Radyasyonlu ortamları havalandırmak gerekir. Cep telefonlarıyla 30 saniyeden fazla konuşmak, 10 yıl sonra beyin tümörlerinin 2 katına çıkmasına neden olmakta. Cep telefonlarını kulaklıkla kullanalım. Nispeten daha koruyucu bir etkisi var. Bilgisayarlarımızı gerekmedikçe açık bırakmayalım. Televizyonları 6-7 metre uzaktan izleyelim.

-Baz istasyonlarına aşağı yukarı 1 kilometre uzaklıkta oturmamız gerekir. Bir de ayriyeten Amerika’da yeni çıkan yasa ile cep telefonlarını kuvvetlendirici yerler var. Onların da okullara 500 metreden yakın olmaması gerekiyor. Yeni yapılan bir çalışmada (2005 yılı Amerika’da) otobana yakın oturanlarda özellikle çocuklarda kanser ve lösemi riskinin 5 kart arttığı görülmüş. Arabalardan yayılan mazot ve kurşun atıklarından dolayı.

-Çalışan insanların çoğunluğu öğle tatillerinde fastfood yiyorlar. Yanında bir gazlı içecek var. Tabi bunların içinde şeker var. Şeker kanserin en önemli dostudur. Fastfooddaki et kırmızı et ve yanmış. Bunun içinde bir yığın katkı maddesi var. Yanında ise hiç hiç sebze yok.

-Sodayı da aşırı tüketmeyelim. Radyasyon var çünkü içinde. 1-2 tanenin zararı yok ama aşırı miktarda tüketmeyelim.

-Sert içkilere karşıyız. Votka, rakı gibi. Çünkü miğde, ağız, diş ve mesane kanseri yapıyor. Günde 2 bardak şarap içen kadınlarda meme kanseri riskinin 3-4 kat arttığı görülmüştür. Ama bu çok yanlış anlaşılmasın, şarapçılar iflas eder. Şarapların içinde de pestisit var. Çünkü bunlara organik gübre atabiliyorlar. Organik şarap içebilirler. Kaliteli yetiştirene karşı değilim, ama üzümler aşırı büyük olsun diye çok aşırı gübreleniyor.

-Zeytinciler de bunu yapıyorlarmış. Zeytinler iyi olsun diye 5 kat fazla gübre atıyorlarmış.

-Yapraklı olan yiyecekleri lahana, kıvırcık, marul gibi sebzelerin ilk 4 yaprağını atalım. Çünkü istediğiniz kadar yıkayın, organik bile olsa pestisiti uzaklaştırmanız mümkün değildir.

-Lahana veya haplarını tüketin. Kırmızı turp, lahana, karnıbahar ve brokoliyi haftada 2 kez tüketirseniz hipotriodi yapabilir. O yüzden genellikle buharda pişirin ve öyle tüketin.

Organik nedir?

-Doğrudan doğruya pestisit atılmamış yani tabi toprakta yetişen, zirai mücadele ilacı kullanılmamış, organik gübre genellikle kullanılmış yiyecekler. Organik gübre de çok önemli. Amerika’da organik gübreye bile bakıyorlar. Çünkü o gübrenin alındığı hayvan da pestisit almış olabiliyor. Bu çok ince bir çizgi.

-Dünyanın en iyi organiklerinde bile yine 3-5 tane pestisit bulunmuş.

-Hakiki organik, Tarım Bakanlığı’nın tasdiki olanlarını almak zorundayız, yani artık buna inanmak zorundayız. Ama onun dışındakilere de çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Organik ürünün ne faydası var?

Organiklerde salvastrol denen bir madde var. Mesela kırmızı turp kendisini haşarelerden, böceklerden ve etrafında kendisini rahatsız edebilecek zararlı mahsullerden koruyor ve bunun için de salvastrol denilen maddeyi salgılıyor. Doğal bir savunma. Ama maalesef inorganik yetiştirilen ürünlerin salvastrol üretmesine gerek kalmıyor. İşte biz organik olanı aldığımız zaman salvastrol ümmün (bağışıklık) sistemimizi güçlendiriyor, kanserden koruyor, kolestrol seviyesini düzenliyor vs...

-Çocuklar patates kızartmasını çok seviyorlar. Onların keyfini kaçırmayalım. İlk yağda, temiz bir yağda biraz kızartılabilir.

-Çocuklara balık terbiyesi verelim.

Neden kuzu eti?

-Ben kırmızı et için sadece kuzu etini önerdiğimde bir öğretim üyesi çıktı "Ankara’da kuzu kalmadı" dedi. Kuzuyu önermemin nedeni şu: Gariban doğduktan sonra hiç bir zaman tarlaya salınmıyor. Çünkü tarlaya salındığı zaman pestisitleri otluyor hayvan. Onun dışında biz ineklere 80 kilo süt versin diye büyüme faktörü veriyoruz. Bu gidip adalesinde birikiyor. Büyüme faktörü vücudunda kanına giriyor, kanıyla adaleye ve sütüne geçiyor. Hormon bu, ve kanserojendir. Vücuda girdiği zaman insülin oranını yükseltiyor ve insülinin inip çıkması da glikozu tetikliyor. Yani üç yönden kanserojen oranı tetikleniyor.

İnsanları aydınlatmak zorundayım

Bunlara rağmen, maalesef bana bir öğretim üyesi de bunu söylüyor. Ben de dedim ki: "Eğer siz istiyorsanız diğerlerini de yiyebilirsiniz ama ben insanların yüzde 90’ı benim ağzımın içine bakıyor. Onları aydınlatmak zorundayım. Sağolsun, Uğur Dündar ile biz bu işe soyunduk. Siz ne derseniz deyin biz bu işin peşindeyiz".

Genellikle bütün Amerika’daki büyük şirketler -Türkiye’de tabi buna bir yerde yakın-biz böyle bir şeyler söylediğimiz zaman hemen bir bilimsel kurul kuruyorlar. ’Bunlar satın alındı’ demiyorum, iftira etmiyorum hocalarımıza ama bunlar hemen bir çalışma başlattırıyorlar, belli büyüklükte bir fon alarak. "Bu fonun sonucunu bekliyoruz efendim, bu nasıl olur?" diyorlar. Bu sürüyor 3-4 sene. O süre içinde de köşenin köşesini dönüyorlar. Bu arada da bir sonuç çıkmıyor bundan zaten.

Gerçekleri açıklayanları tehdit ediyorlar

-Bizim gibi yeşilci olanları, dernekleri mahkemeye veriyorlar, tehdit ediyorlar. Ben de alıyorum bu tehditleri. Tehdit ediyorlar ve bunun dışında milyonlarca dolarlık tazminatlarla gözünüzü korkutmaya çalışıyorlar ve karşı lobiler kuruyorlar. Çünkü işte ’Dünya aç kalacak, dünya yok olacak, eğer biz bu tarım mahsullerini üretmezsek, bu kimyasalları yok ediyorlar ama biz bunları dolaylı olarak ortaya çıkartıyoruz, besin değerlerinin içine söylediğiniz bitkilere enjekte ediyoruz vs..’ diyorlar.

-Domatesin çekirdeği yok. Tohum vermiyor. Büyük tröstler Türkiye’ye satıyor belli miktarda. Onu çoğaltamıyorsunuz çünkü içinde tohum yok. Bunu en çok satan İsrail’dir. Onlar bize tohum yollamasa biz açız. Biz bunu kendimiz üretebiliriz. Biz bunu niye yapmıyoruz? Ama onlar genetiğiyle oynayarak en aza indiriyorlar.

-Çekirdeksiz karpuz yiyoruz. Olacak şey mi?! Sanki çok makbulmuş gibi. Halbuki çekirdeğini ayıklasak ne olur?!! Üstelik iki katı fiyatına satıyorlar. Halbuki karpuz betakrotan bakımından kırmızılar içinde kanserden koruyan en iyi varlıklardan bir tanesidir.

Bulaşık detarjanlarındaki tehlike

-Bulaşık makinasındaki deterjanı hiç bir şekilde arıtamayız. Çok az miktarda da olsa kalıcı olur. Deterjanın içine elma sirkesi koysunlar. Makinadan çıktıktan sonra da büyük bir cam kabın içine 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi koyalım. Tabağımızı sofraya koymadan önce bunun içine sokup çıkaralım. Çünkü deterjana sirke de koysanız ne kadar yıkarsanız yıkayın, çok az miktarda da olsa pestisit kalır.

-Mutfakta, porselen, cam ve çelik kullanalım.

-Bakır, aliminyum ve plastik mutfağınızda olmasın.

-Dip balıklarında kanserojen madde var. Kefal, barbun, mezgit kanalizasyon diplerinde yetişiyor. İstanbul’da yenilen karides, midye ve istiridyeye ağzınızı sürmeyin. Zehirleniyorsunuz. Midyeden çok zehirlenen insan oldu. Çünkü doğrudan doğruya kanserojen, içinde kurşun ve civa var. Beyin dokusunda tahribat yapıyor, atılmıyor. En büyük kanserojen civa. Bunlar da çinko da çok.

-Bitkisel baklagiller, bunlar protein ihtiva eden tabi proteinler.

-Yumurtanın beyazı dünyanın en faydalı en zararsız proteini.

Herkesi ekrana çıkarıyorlar, medya çok hatalı!

Türkiye’de sazı eline alan, olur olmaz herkes artık ekrana çıkıyor, reyting getirsin diye. Medya maalesef çok suçlu. Her programda görüyorum lise mezunu bile olmayan adamlar herbalist diye çıkıyorlar. Doktorlar belki nam yapsın, şöhret yapsın diye bilir bilmez bunların belki kapağını açmamış çıkıp konuşuyorlar. Dikkat edin diyorum ve buradan uyarıyorum; prostat olan hastalar çinko almasın ve yüksek doz kalsiyum tüketmesinler. Prostat kanserinde tetikleyicidir ve kanser olduktan sonra da süreyi kısaltır.

-Çocuklarımıza gazlı içecekler değil meyva suyu verelim. Muhakkak posalı tüketmelerine dikkat edelim.

-Türkiye’de bazı derneklerden gelen bazı yazılarda, yüzde 70 saf meyva suyu olduğu söyleniyor. Bunlara inanmak durumundayız. Çünkü çok büyük şirketler bunlar. Ama meyva suyu olmayan, esans olanlardan kaçalım. Üzerinde yazıyor zaten. Ama tarihlerine mutlaka bakalım. Meyva suyu sıkıldığı andan itibaren 8 saatte değerini kaybeder O nedenle tarihlerini yakın alsınlar lütfen ve onları 1 ay içinde bitirelim.

-Türkiye’de hakikaten muazzam bir meyva potansiyeli var. Bütün çiftçiler, köylülerimiz bunlardan para kazanıyor ben buna niye mani olayım. Ama çabuk tüketsinler. Bir elmayı bile kesseniz üstü iki saat sonra siyah olur, oksite olur ve işe yaramayabilir. Ama bunlar kendisini pastörize ettikleri için bunları 1-2 ay içinde tüketmemizi sağlasınlar.

Beni düşman bellemesinler

Bizim bu tatlı uyarılarımız hem çocuklarına hem torunlarına ve gelecek nesillere faydası olacak. Biz tatlı uyarılar yapıyoruz. Bizi düşman bellemesinler lütfen, dost bellesinler. Biz onları tatlı tatlı uyaralım, onlar da bu zararlı şeylerden ufak ufak çekilsinler. Tabi ki bir anda çekilemeyecekler.

Fast Food’çuları desteklerim AMA...

-Bizim fast food’çular biraz kendilerine gelsinler lütfen! Fast Food’ların yanında bir tabak da yeşil ikram etsinler. İyi yıkanmış, sirkeli sudan geçirilmiş...O zaman biz bunları destekleriz. Şu an buradan uyarıyorum. Eğer Fast Food’un yanında bir tabak da bedava yeşil salata -veya salatalık, kıvırcık salata, domates de olur- verirlerse söz veriyorum burada, o zaman bütün bu Fast Food’çulara sevgiyle yaklaşacağım.

Hayvanlarda bile kanser artıyor

-İngiltere’de köpeklerin yiyeceklerine yeşil salatalar eklendi ve köpeklerdeki kanser oranında yüzde 90 oranında azalma olduğunu görüldü. Köpeklerde bile bir yeşil kanser oranını düşürmüş. Yani zehirin panzehiri yine yeşil. Bu da 2006 yılının bir çalışması.

Gece çalışan kadınlarda meme kanseri riski yüksek

Her insan haftada bir kez gece hayatı yaşayabilir, çılgınlıklar yapabilir. Ona karşı değilim. Bu günlük hayatını renklendirebilir. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, gece çalışan kadınlarda 5 kat fazla meme kanseri görülmüş. Karanlıkta uyumak, aşağı yukarı 30-40 yaşından sonra... Beynimizde melatonin denen bir hormon vardır. Bu melatonin karanlıkta ortaya çıkar. Ümmün sistemi korur, vücudu gençleştirir, dengelendirir, mutluluğu sağlar, uyku düzenini sağlar, kansere karşı ümmün sistemini uyarır, çok güçlüdür. Gece hayatı olan insanlar bu hayatı değiştirsinler.

Yağlara dikkat!

Biz katı yağlara karşıyız. Yanlış anlamasınlar ama onlar zeytinyağdan üretmişler falan, ona karşı değiliz. Bu kadar ilanlar vererek, beş kişiye kutuyu tutturarak, televizyonlara çıkarak insanları aydınlatmaları yönünden güzel bir şey bu. Biz katı yağlara karşıyız. Tereyağa da karşıyız. Ama zeytinyağdan yaptıklarını söylüyorlar. Ama bunu yaparken akla bir soru geliyor ’Acaba ben katı yağ alacağıma niye zeytinyağ yemiyorum ki?’ diye bir soru geliyor akla. Soya yağından yapıyoruz falan filan diyorlar ama iz çok hijyenik olduğu ve kaliteli insanlara kutuyu tutturarak gösterdikleri için onlar da çok kaliteli öğretim üyeleri var aralarında, diğer kişiler var işte medyada isim yapmış kişiler. Tabi ki onlara saygı gösteriyoruz. Bu kampanyanın diğer firmalara da örnek olmasını ve sağlıklı şeyleri insanlara duyurmalarını tavsiye ediyoruz.

PEKİ KENDİSİ NELER YAPIYOR?

Prof. Dr. Erkan Topuz, halkı aydınlatıcı bilgiler verdikten sonra, kendi günlük yaşamı içerisinde neler yaptığını, nasıl beslendiğini de kısaca özetledi. Topuz şunları anlattı:

"Ben normal olarak 22:30 ya da 23:00’te yatarım. Karanlık bir yerde yatarım, sabah da 05:30 veya 06:00’da kalkarım. Aşağı yukarı 40 senedir, üniversitedeki hayatım ve çocukluğumdan beri böyledir.

Televizyonu çok uzak mesafeden izlerim. Bilgisayarımı açık bırakmam. Çocuklarıma da açık bırakırlarsa kızarım.

Cep telefonuyla 30 saniyeden fazla konuşmam. Hemen kapatırım. Ama bu benim alışkanlığım çok çabuk konuşmak. En az 80-90 kişi bana mesaj bırakıyor. Cep telefonlarımı belli saatlerde açarım. Öğlen bire kadar telefonumu açmam. Akşam da 22:30 kadar da açıktır. Sonra kapatırım.

Haftanın 5 günü balık çorbası içiyorum. Dip balığı dışındaki balıklarla yapılan çorba. Bu çorbanın içine zerdeçal mutlaka koyarım. Zerdeçal, bizim sarı safran dediğimiz ve köri olarak da piyasada bulunur. Kansere çok etkilidir. Gerek korumasında gerekse kanser esnasında damarı bağlayan bir maddedir. Aşaığı yukarı her 200 gram için bir çorba kaşığı attırıyorum. Bu zaten çok lezzetli bir şey. Bütün Uzakdoğu’nun ve Avrupa’nın tükettiği bir olay. Ama bizde bu terbiye yok.

Haftada mutlaka 1-2 kez balık yerim.

Genellikle esmer pirinç yemeye çalışırım. Beyaz un, beyaz şeker ağzıma sürmem. Hastalar teşekkür için baklava falan getiriler, içinden bir tane alırım bazen hatırları için.

Evimize beyaz ekmek girmez.

Yemeklerde kaya tuzu kullanırız.

Sabah kahvaltısında 1 veya 2 bardak su içmeyi tavsiye ederim. Vücuttaki toksinleri atar. Bir de kahvaltıda yeşil çay tavsiye ediyorum. Ayrıca, yeşil çay, böğürtlen, ısırgan ve limon kabuğundan yapılan çay çok önemlidir. Isırfan yaprağı ve kökü, prostat, mide, meme kanserinden korur. Ben bunu sabah tüketirim.

Eğer organikse mutlaka 2-3 domates yerim.

Keçi peyniri tercihimdir. Çocukluğumdan beri çok zeytin tüketirim. Zeytin eğer organikse dünyanın en faydalı yiyeceklerinden.

Sabah kahvaltısından her türlü yeşili tüketebiliriz.

Biz diyoruz ki bire beş veya yedi sebze tüketin. Minerallerinizi, betakrotenlerinizi, selenyumunuzu vs. bütün minerallerinizi bunlardan almaya çalışın. Ama bazı oranlar var ki bir oda kadar selenyum tüketirseniz o zaman kanserden korunursunuz. Ama 200 ünite E vitaminiyle beraber tüketirseniz prostat kanserinden yüzde 20 korur. Ben E vitamini alıyorum.

Omega3’ü balıktan alıyorum ama yeteri dozda alıyor muyuz? Omega 3’ü bir ay içelim, bir hafta dinlenelim. Çünkü omega 3 bizim için çok faydalı.

Devedikeni sütü alırım. Bunun karaciğeri kanserinden koruduğu 3 bin senedir malum. Prostat ve mesane kanserinde tümörü durdurucu etkisi gözlenmiş.

Bromalein kullanıyorum. Ananasın köküdür, özüdür, çok şifalıdır. Ama bunları periyodik olarak kullanıyorum.

Bunun dışında bazı tip mantarlar kullanıyorum.

Hiç bir şekilde zayıflatıcı gıdalara gitmeyiniz. İnanmayınız diyetçilerin 8-10 kilo verdirdiğine. Çünkü sizi kansere hazırlıyor. Manken olma sevdasına girmeyin, sağlıklı yaşayın. Tabi ki biz boy kilo oranına dikkat ediyoruz ama ayda 1-1,5 kilonun üzerinde kilo vermek kansere hazırlıktır. Çünkü yüksek oranda kilo verdiğimiz zaman, vücuttaki yıkıcı mahsuller ve tüm zehirli atıklar kansere dönmektedir. Normal boy-kilo indeksine giriiniz ama ayda 1-1,5 kilo verin.

Mesela yeşil çay, hem kanserden korur hem de kilo almalarına mani olur. Bromalein (ananas özü), kilo aldırmaz, vücuttaki ödemi atar, kanserden de korur. Veya ananası günde 2 bardak tüketin ya da bunları alamıyorsanız günde 2 bardak yeşil çay tüketin.

Kırmızı et ben yemem. Ancak ayda ayda ya da bir iki ayda yerim. O da dışarıda yerim. Bizim eve kırmızı et artık girmiyor. Balık, tavuk ve hindi yerim sadece."



4 Mayıs 2008 Pazar

yeniden aranızdayım


bir hafta aradan sonra tekrar aranızdayım. .yorum yazan yazmayan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.


köy tatilim çok iyi geçti.zaten gitmemin yegane sebebi babaannemdi. babannem hastaneden çıktı. ama bir ay daha bakıma muhtaç olduğu için bir hafta onun yanında kaldım. durumu bayağa iyi. bir ay kırık bacağın üstüne basmayacak. bide yatmaktan arkasında yara açıldı. aslında daha bir aydır yatıyor ama o yara daha yattığının üçüncü günü açıldı.yaşlılıktan heralde. .doktor anca kalkınca geçer dedi ama çok uğraştık. ilaçlar merhemler. baticconlar. yarayı bayağa hafiflettik. şimdi iyi allaha şükür.kalkmak için gün sayıyor canın babaannem.


annemle babamla da hasret giderdim. gerçi bizim köyümüz uzak olmadığı için devamlı görüşebiliyoruz ama işte genede özlüyor insan. annemlerin tarla işleri başlamış. bütün komşuları gibi annemde tarla bahçe işlerine girişmiş. tabi babamla beraber ... bende elimden geldiğince yardım ettim onlara. herşey doğal beslenmek için....

burası annemle babamın tarlası.....




bunlarda annemim evin önündeki bahçesinden ıspanak,bezelye salatalık vs...




iştee henüz olgunlaşmamış çilekler.bir haftaya kıpkırmızı olmuş olurlar

bunlarda daha küçücük cevizler

bakın nasılda yağmur yağıyor...dağlar taşlar suya olan özlemini bitiriyor sanki.topraklar öyle bir çekiyorki içine suyu ...insan bu manzarayı seyretmeye doyamıyor..



fotğraf makinem bozuk olduğu için fazla resim çekemedim. bu resimleride kardeşimin telefonuyla çektim. keşke makinemolsaydı da daha çok ve daha güzel resimler çekebilseydim

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails